14 Kasım 2010 Pazar

Rakı Episode 2: İçme Seansı Başlıyor.

Babam öyle dedikten sonra çıktım yukarı. Kasadan para alıp , rakı almaya gittim. Tanıdık diye bazı şeyleri yandaki şarküteriden alıyoruz. Buranın sahibi olan adam beni çok seviyor , her gördüğünde "yakışıklı" veya " delikanlı" gibi kelimelerle hitap ediyor. Sağolsun ben de onu seviyorum. Ama paragöz bir insan. Sanırım bundan dolayı da baya bir malı mülkü var.

Uzun zamandır görmediği için bu sefer daha bir güler yüzle karşıladı beni. Tokalaştık , halimi hatrımı sordu. Epeydir göremediğinden bahsetti , şimdi ne yaptığımı sordu , söyledim. Meraklı da bir adam. Tam hararetli bir soru trafiğine başlayacakken bir müşteri girdi aramıza ben de o anda çalışanlardan birine rakı istediğimi söyledim. Adam sağolsun hemen verdi , rakıyı alıp parayı bizim adam uzattım. 20 lira vermiştim , fiyat 12.5 yazıyordu. Üzerini tam aldım , döndüm , çıktım.

Şimdi bunu anlatmamın asıl sebebi , bizim adamın aslında beni hiç sevmediğini anlamanız içindi. Bana bu denli iyi davranın bir insandan rakıyı eski fiyattan vermesini beklerdim :D Ama verdi. Çünkü dediğim gibi adam paragöz. Peki bu durum çok mu önemliydi? Hayır , değildi.

Neyse geldim dükkana , koydum rakıyı suyu falan indim aşağıya meze almak için. Önceden karar verdiğim gibi haydari koydum bir porsiyon , tekrar çıktım yukarıya. Sağolsun bizim şef masamı hazırlamış. Bir sepet de ekmek aldıktan sonra oturdum , rakımı doldurdum ve başladım içmeye. Özlemişim...

Derken bir 20'lik bitti. Maçın bitimine bir dublelik daha vardı , düşündüm , yoğun ısrarlarda olunca rica ettim bir duble. Unuttum yazmayı , bizim aşçı da çok sever beni. Sağolsun Tekir balığını çok sevdiğimi bilir. Arada hazırlamış , 2. dubleyi yuvarlarken getirdi. Onu da afiyele indirdim mideye. Affetmem...

Son dakikada penaltı kaçırdık. Beni asıl sarhoş eden bu oldu. Gerçi sarhoş da olmadım! Şef son olarak güzel bi cacık ye , iyi gider dedi. Eee işin ustalarını dinlemek lazım. Lazım ama o cacık yüzünden kustum! Neyse ardından bol şekerli iki kahve içince kendime geldim.

Yorgunluktan ölüyordum ve eve gidip uyumalıydım. Zar zor yürüdüm , geldim eve. Direk devrildim yatağa. Ama o da nesi? Gözlerimi kapadığım an bir baş dönmesi. Sanki kafamı biri tutmuş da sallıyor. Yorulduğum için de nefes nefeseyim , dedim ben gidiciyim bu gece. Neyse dalmışım , uyudum öyle.

Ama enfes bir uykuydu!
Bazen içim içme sığmıyor. Derin derin nefes alıp , sanki uçuyormuşum gibi geliyor.

Velhasıl kelam; güzel bir haz...

9 Kasım 2010 Salı

Rakı

Oooo La La...


Uzuuuun bir aradan sonra yazmaya niyetlendim. Aynı dün akşam ki gibi uzun bir aradan sonra içmeye niyetlendiğim gibi...

Beşiktaş maçı vardı dün akşam. Taaa öğlen saatlerinde içme fikri takıldı aklıma , tv'nin karşına geçip , rakımı yudumlayıp , ufak bir çatal darbesiyle alıp , afiyetle yiyeceğim haydariyi hayal ettim.

Neyse işte tüm gün , ne yesem , acaba rakı mı içsem yoksa bira , meze ne yesem diye düşündüm durdum. Rakı , haydari ve ardından barbun'da karar kıldım.

İşten çıktığım gibi otobüsün dolu olmasını önemsemeden atladım hemen içine. Tabii klasik tıklım tıklım dolu , çeşit çeşit insan ve acaba biri saçlarımı keser mi korkusu :D Ulan ne adamım ya! Ama sırtımı cama verdikten sonra rahatladı içim. Öyle ayakta , hem de yolun büyük bi kısmında koltukların boş olmasına rağmen Kadıköy'e 1.5 saatte gelebildim. Otobüsten iner inmez , yaktım sigaramı. Durak ile dükkan arasında tam bir sigara içimlik mesafe var. E dükkana sigara ile girersem babam görebilir. Uyarmıştı beni çünkü beni "Benim olduğum yerlerde içmeyeceksin" diye köpürerek..

Efendim sigaramı da tam dükkanın önünde attıktan sonra girdim içeri. Babamı göremedim , muhtemelen aşağıda demleniyordu. Çalışanlarla konuştuktan sonra , aşağıya , babamın yanına iniş yaptım.

Selamun Aleyküm dedim kalın bi sesle , babamla çalışan aşçı da şaşkın ve mutlu bi ses tonuyla karşılık verdiler. İyi karşılanmama rağmen bir sorun vardı; babama rakı içeceğimi söyleyecektim fakat nasıl? Döndüm durdum , tam diyeceğim biri geldi böyle 5-10 dakika geçti. E zaten 10 dakika kaldı maçın başlamasına! Dayanamadım , "baba ben rakı içmek istiyorum" dedim. O da "İiiç ne yapayım" dedi. Harika bir baba oğuluz...


Sonra devam ederim...

20 Temmuz 2010 Salı

Yaklaşık 3-4 aydır babamın yanında çalışıyorum. Geçen seneden kalan korkularım olmasına rağmen , bu sene , önce ki tartışmalarımızdan alınan derslerden ve aynı ortamda bulunmamamızdan dolayı henüz ciddi şekilde tartışmadık.

Ama bugün ilk defa yanyana çalıştık. Ve bundan dolayı ufak tefek azarlamaları oldu. İnsan ister istemez etkileniyor , doğru yapacağı işi bile yanlış yapıyor. Babam yanımdayken kendimi sürekli baskı altında hissediyorum. Sanki gözü hep üzerimde , her adımımı takip ediyor ve hata yapmamı bekliyor gibi geliyor.Bu belki paranoyak yapımdan dolayıda olabilir.

3-4 aydır çalıştığım için hiçbir sosyal aktiviteye katılamadım. Çok isteyip gidemediğim konserler falan oldu. En son bu cumartesi olacak olan konsere gitmeye kesin kafaya koymuştum ama önce ki gün bi eleman işten ayrılınca üzerime daha çok yük bindi. Şimdi ben adama kalkıp , işlerin en yoğun olduğu cumartesi için ben arkadaşlarımla buluşacağım nasıl diyeceğim? Aslında demesine derim , hatta izin bile verir ama sonradan yüzüme vurmayacağı ne malum? Huyudur onun susar susar sonra hiç olmadık birşeyde bütün içindekileri döker. İşte bu yüzden de tartışmalarımız çok şiddetli olmuştur.

Neyse söz verdik herkese , geleceğim dedik ama bakalım ne olacak?

Haa unutmadan , ben tatil yapmak istiyorum!

17 Temmuz 2010 Cumartesi

Evet döndüm.

Uzun bir süre olmayımışım sebebi yazmaya değer birşeylerin olmamasıydı. Ama şimdi başkalarına , özellikle ona söyleyemediğim , daha doğrusu itiraf edemediğim birşey var.

Sanırım demeyeceğim , çünkü ondan hoşlandığımı biliyorum. Fotoğraflarına bakmak ,hele ki önceden gittiğim yerlerde çektirdiği fotoğraflarına bakmak , o oradayken orada olamamak gariptir ki içimi acıtıyor. Facebook chat'ten utana sıkıla mesaj atmak ve korkuyla cevap vermesini beklemek.

Hayra alamet olmasa gerek!

6 Şubat 2010 Cumartesi

Sonunda sipariş verdiğim "Sadistic Magician" t-shirt'ümü aldım. 2 aydır 20 lira bulamadım almak için. Neyse ki dayım harçlık verdi de hallettim.

Şıp sevdi olmak benim canımı çok yakıyor. Herkesten çok kolay etkilenebiliyorum. Bu sadece duygusal anlamda. Cinsel anlamda seçiciliğim devam ediyor. Burdan gay falan olduğum anlaşılmasın lan sakın. Hani öküzleme tabirle her bulduğum ıslak deliği sikmiyorum!

Şu sıralar birinden hoşlanıyorum. Ama bu şıp sevdiliğin sonucu değil. Gerçekten birşeyler olabileceğini hissediyorum. Pek beceremem kız tavlama işlerini ama kendim olmaya devam edeceğim. Size ondan bahsetmeyeceğim. Çünkü fazlasıyla kıskanç bir adamım.

Yarın bizimkilerle taksime gideceğiz. Viski ısmarlayacağım onlara. Batak ve ps oynayacağız. Güzel geçecek ya
Azizim tekrardan merhaba...

Devam ederim yazmışım ama o gün başka neler oldu hatırlayamadım şimdi. Gokartta tabii ki yine birinci oldum. Yarış sırasında 2 arkadaş tarafından alt edilmeye çalışıldım ama üstün zeka teknolojim sayesinde çok kıvrak manevralarla planları altüst ettim. E benden de beklenen buydu.

Yolculuk berbattı. Sığamıyorum otobüs koltuklarına bir türlü. Zaten sığsam bile benim gibi yüzüstü yatmayı seven bir adam nasıl otururken uyuyabilsin? İmkansızoğluimkansız. Üstüne üstlük psikolojik baskıdan dolayı sürekli midem ağırır. Molayı zor ederim. Sonra açık havada ohhh....

Samsun iyi geldi iyi..